Abdi Dede Hazretleri

Allah dostlarından bir zattır. Evliya Çelebi’nin “İstanbul Evliyaları” ara­sında saydığı on yedinci yüzyıl Mevlevi şeyhlerindendir. Kasımpaşa Mevlihanesi’nin de kurucusu olan Abdi Dede, tekkesine ilk defa gelen kimse­lere adı ile seslenerek: “Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz” dermiş. Evliya Çelebi, Abdi Dede Hazretleri’nden şöyle söz etmektedir: “IV. Murad Bursa gezisinden sonra İstanbul’a dönerken, Bozburun ta­raflarında şiddetli fırtınaya tutulurlar. Bindiği gemi batmak tehlikesi ile karşı karşıyadır. Tam bu sırada Abdi Dede geminin baş tarafında belirir. Elinde bir bahçe küreği vardır. Bu küreği denizin kabaran dalgalarına vurarak: “Üskün bi hakkıl melikil kuddûs” (Melik ve Kuddüs olan Allah hakkı için sakinleş) diye söylenir. Azgın deniz birden durgunlaşır, adeta süt limana döner.” Abdi Dede Efendi Hazretleri, gayet güzel sülüs ve nesih yazı yazardı. Hat hocası Ressamzâde Mehmed Efendi idi. Talik yazıları ise, günümüze kadar ulaşmıştır. Kabri, Kasımpaşa Mevlevihanesi’nin kabristanındadır. Sağlığında bir aralık Galata Mevlevihanesi’nde de şeyhlik yaptığı rivayet olunmaktadır.

Yüce Allah sırrını takdis ve mübarek eylesin.

ABDÜLAZİZ BEKKİNE HAZRETLERİ

Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Efendi Hazretleri’nin halifelerinden Mustafa Feyzi Efendi’nin talebesidir. Adı, Abdülaziz, babasının adı Kazanlı tüccar Halis Efendi, soyadı Bekkine’dir. 1313 (m.1895) yılında İstanbul’da doğdu, 1372 (m.1952) yılında İstanbul’da vefat etti. Kabri Edirnekapı Sakızağacı Kabristanı’ndadır. Babası zengin bir tüccar olan Abdülaziz Bekkine, İstanbul Mercan’daki evlerinde doğdu. Muhtelif eğitim kademelerinden geçtikten sonra bir müddet babasının yanında çalıştı. 1910 yılında ailesi ile birlikte Kazan’a gitti. Aslen Kazanlı olduklarından orada ev ve arazileri vardı. Otuz odalı olan evlerinin odalarının çoğunda talebeler ilim tahsil ederlerdi. Abdülaziz Bekkine Hazretleri, bir ara tahsil için Buhara’ya geçti ve orada beş yıl tahsilde bulundu. Babasının vefatı üzerine memleketine dönüp kardeşle­rini de alarak 1921 yılında İstanbul’a döndü. İki anneden on ikisi kız olmak üzere on altı kardeştiler. Bir ara da ticaretle ilgilendi. Daha sonra Bayezıd med­resesinde tahsilini ilerletti. Sonra Beykoz’da daha sonra Aksaray’da bir camide imamlık yaptı. Daha başka camilerde de imamlık görevini sürdürdü. En son geldiği Zeyrek Camii’nde imamlık görevini on üç yıl sürdürdü. Abdülaziz Bekkine Hazretleri, Kazan’dan döndükten sonra medrese ar­kadaşı Mehmed Zahid Efendi vasıtasıyla Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendi ile tanıştı. Bu tanışma ona intisabına vesile oldu. Kısa zamanda mertebeler aşarak yirmi yedi yaşında iken manevî ilimlerde ilerleyerek hilafet almasını sağladı. Konuşmaları kısa, anlamlı ve özlü idi. Bir gece sohbetinde talebelerine şöyle dedi: “Bir gün gelir, danışacak hocalarınız da bulunmaz. Öyle bir günde seçe­ceğiniz insanda arayacağınız vasıf nedir?” Orada bulunanlar değişik şeyler söylediler. Fakat bu cevapları yeterli bulmayan Abdülaziz Bekkine Hazretleri şöyle dedi: ”O kimsenin sabrını kontrol ederseniz. İnsanlarda riyanın karışmayacağı, anlaşılabilir tek vasıf sabırdır. Sabır, musibet geldiği an, hiç şikâyet edilmeden sineye çekebilme halidir. Şayet o kimse ilk anda feveran eder de sonra sineye çekerse, ona sabırlı değil, tahammüllü insan denir.” Abdülaziz Bekkine Hazretleri iki defa hacca gitti. İkinci gidişinde hacdan döndükten sonra hastalandı. 2 Kasım 1372 (m.1952) yılında 57 yaşında iken İstanbul’da vefat etti. Edirnekapı Sakızağacı Kabristanı’na defnedildi. Sohbetlerinde geçen önemli sözlerinden bazıları şunlardır:

“Bu işin (ahiret yolculuğunun) mihveri Allah muhabbetidir.”

“Seni Mevla’dan alıkoydu ise, dünya bir çöp de olsa dünyadır.”

“Peki, demesini öğrenmek lazımdır.”

“İslamiyet, baştanbaşa mesuliyet ve mükellefiyettir. Ondan kaçamayız.”

“Talip, başkasının yükünü yüklenip, kimseye yük olmayandır.”

Yüce Allah sırrını mukaddes ve mübarek kılsın.

ABDÜLBÂKİ DEDE HAZRETLERİ

Bu zat bir Mevlevi şeyhidir. Kütahyalı Ebubekir Efendi’nin oğludur. Ve­fat ettiğinde İstanbul Yenikapı Mevlevihanesi’nin şeyhi idi. Musikişinas ve bestekârdı. Sultan III. Selim’e ithaf ettiği “Tedkik ve Tahkik” adında bir musiki risalesi yazmıştır. Yine “Tahrîriyye” adıyla padişaha takdim ettiği eserinde, padişahın bulduğu “Sûz-i Dilara” makamındaki ayini, harflerin altına rakam­larla ses miktarlarını yazarak ortaya dökmüştür. İsfehan, Şevk-i Tarâb ve Acembuselik makamlarında halen okunan ayinler düzenlemiştir. Ayrıca “Şerh-i Şa­hidi” “Terceme-i Menâkıb-ı Arifin” ve “Divan-ı Eş’âr” adlarında eserleri bu­lunmaktadır. Yenikapı Mevlevîhânesi’nin son şeyhi olan Abdülbâkî Dede burada vasiyeti gereğince, Mevlevîhâne’nin kurucusu ve ilk şeyhi Kemalî Ahmed Dede’nin inzivâgâhı yanında daha önceden hazırlanan kabre defnedilmiştir.